AHŞAP
ve AHŞAP FUARI
2016 YAF İstanbul
Ahşap Fuarına ziyaretçi olarak katıldık.
Fuarın iyi yanlarını, eksikleri ve ahşabın
halihazır durumuna geleceğine dair görüşlerimizi ahşap dostu bir Mimar,
yurttaş ve insan zaviyelerden paylaşmak
gereği hissettim.
Öncelikle tanıtımı,
katılımı, organizasyonu çok zayıf bir
fuardı. Fuarın son gününe gelenleri “-5
kotunda daracık bir katta” hayli uzun
kayıt kuyrukları sürprizi karşıladı,
sinirler gerildi, zorlu bir sabır süreci ile fuar alanına girdik.
Malum fuarlarda son
gün toplanma günü gibidir, bazı kurum kimliği ham firmaların erkenden kaçtığını
da hesaba katarsak, katılım pazar gününe mahsus olarak mı azdı diye merakımı
stand görevlileri ile paylaştığımda katılımın azlığından onlarda şekvacı
oldular.
Ahşabın ve ahşap
sahasının çok yönlülüğüne hatta inovasyona dönük yönü , asimetrik başkaca bakir sahalarla yüksek bağına dikkatle alarak baktığımda, firma ve çeşitlilikçe
zayıflığı ve uzmanlık alt sahaları
itibariyle yavanlığı dikkat çekiciydi. Başta Nasreddin grup gibi çok yönlü ve inovasyonu
seven, aile ruhlu sınırlı firmalar da olmasaymış son derece yavan ve ziyareti gereksiz ve
faydasız bir fuar demek hilaf olmazdı.
Yapı sahasında “Kentsel Dönüşüm” sürecinin şehirleri
başta İstanbul olmak üzere şehirleri allak
bullak eden fırtınasından bir an ayrılıp İstanbul Kongre Merkezinin -5. Kattaki ahşap
fuarına indiğimde aşağıda o fırtınadan eser kalmadığını görüyoruz. Bura da
tabir i caizse ağaçlar şekilden şekilde girmiş ama, yapraklarda kıpırdama yok.
Bu durgunluğun geri
planını sorguladığımızda ahşap mı yapı sektörüne küskün, yapı sektörü mü kadim
dostu ahşabı mı dışlamış, yoksa sahte ahşaplar gerçek ahşap ürünlerin önüne mi
geçmiş, bilinmez ama aralarına bir soğukluk bir yabancılaşma olduğu aşikar.
Dünyadan ülkelere,
kültürlerden şehirlere, kırsaldan tabiatın bâkir noktalarına uzayan sosyal
silsile de, içtimai hayattaki hızlı bir dünyevileşme, (sekülerleşme)nin sürdüğünü hatta atomizasyon evresine geçtiğini görebiliriz Öyle ki bu süreç sosyal
sahadaki yabancılaşma, ayrışma ve
çözülme tesirini sektör sektör başkaca sahalara aksettirdiğini görürüz.
Örneğin halkın
yetiştirmek, eğitmek için bin bir cefasını çektiği aydın, önder, yönder diye hürmet gösterdiği kişiler kültürüne,
insanına, bayrağına nasıl ki yabancılaşabiliyor,
toplumuna ışık ve şifa vermez, hatta zarar verir hale
dönüşüyor. Ana ya da ara tüm sektör
aktörlerinin, benzer şekilde yabancılaşmadan payını aldığını görürüz.
Coğrafyasına,
cumhuruna, yurttaşına, ümran, konfor sağlaması gereken, en temel insan hakkı
olan konut ihtiyacını ve iç ihyasını karşılaması gereken konut sektörü, Hoca
NASREDDİN’in nas ve kıssalarındaki gibi “Para
verenlerin düdüğü”, obuvayı, hatta borazanı kaptığı ortadadır.
Önce sahanın dili
yabancılaşmış; recidence, plaza, park, group, resort, life, store, garden, home,
city, venedic-brooklyn park ve daha nicesi saha dilini istilâ etmiştir. Ahşap sektörü
wood, constructıon, plywwod, deck, furniture, woden houses, parke lam, wood
pen, mat rıde vs farkı ile bu dil istilasından payını almıştır.
Baktığımızda bir
sahada yabancılaşma unsuru ne kadar
çoksa, saha dili ne kadar yabancı kelime istilasında ise o sahanın o kadar dışa
bağımlı olduğuna şahit oluyoruz.
Ardından teknik
bağımlılık geliyor. Yapı sahası açısından bakarsak örneğin seramik İtalya’ya,
yalıtım Fransa’ya, yapı kimyasalı Almanya’ya, vinçler İngiltere’ye bağımlı. Yapı sektörünün Alıcıları genelde
yabancı özel de petrol zenginleri. Sahanın
bize kalan kısmı Milletin mimar mühendis
evlatlarının bedava giden emeklerinin
adresi proje ofisleri başta tüm ameliye
işleri olduğunu görürüz.
Sahanın halihazır
fırtınalı halinin tozu, kaosu, tahribatı, rüzgar ve gün ışığını gasp eden dev beton kütleler, üstelik kente
de kentliye de bir fayda katmayan, yol, alan, hacim imkan kazandırmayan
enerji verimliliği sağlamayan bereketsiz, cimri, hasis ve vükela bir duruş ise
halka hatıra kalıyor.
Yapı sektörü
özelinde ahşap sahasına baktığımızda yapıdaki genel halin ona da yansıdığını görürüz. Ahşap sahasının önemli
ölçüde ithalat bağımlısı olduğunu görürüz. Fuardaki fiyatlar zaten sektörün
aynası. Dolar ve Euro bazlı bir ekonomik
döngü gerçek kazanan aktörler hep dış
unsurlar ve türlü aracılar. Orta halli
iktisadi yapıda halk ya da esnafça açısından ulaşılabilirlik,
alınabilirlik pariteleri ise düşük, hasılı genel kamu yararına
hakim bir irade yok
Makine ve
ekipmanlarda ise başta Almaya ve Amerika olmak üzer dış bağımlılık had
safhadadır. Ahşap saha kimyaları da aynı şekilde dış bağımlığın başka ana bir kalemidir.
Tasarımlar global markalardan ilhamlı ve kahir ekseriyatla kopyala yapıştır
cinsidir.
Ahşap sektörünün en
önemli hizmet sahası ise yine halktan ziyade yabancıların izzet ve ikram
gördüğü beach, resort, hotel, clup,
royal, de lükse, willage isimleri ile maruf
yüzünü ranta sırtını halka dönen turizm
sektörüdür.
Dünyaya ahşap
sanatının zirve örneklerini yansıtan ona
gönlünde edebiyatında en güzel yerleri
paylaşan Anadolu bugün hangi yabancılaşmaya daha çok üzüleceğini kestiremez durumda.
Şairin Ahşap evim camlarından kızıl biberler
sarkan / Arsız gökdelenlerle çevrilmiş önün arkan.. dediği nice nesilleri
çivi yaralı, çullu, kilimli arustahların da taşıyan Anadolu evleri bugün ranta teslim. Kadim
kültürler medeniyetleri sinesine
beleyen, sınırsız kardeşliğin adresi
coğrafyamız, artık arsız, sahipsiz mülkiyet, sınırsız ve kontrolsüz rantın
kurbanı olmuş.
Üstüne üstlük ismi, cismi yabancılaşmış,
tüketici, eritici bir konforizm, adeta balın içindeki zehir misali, kimi vakit ahşapla soslu, kimi vakit teknolojiyle süslü olarak
hayatımızı, sonrada coğrafyamızı
popülist duygularla işgal etmeye devam
ediyor. Dün hakça hislerle köylerde dönen ahşap değirmen, resortların
bahçesinde bugün Akça histerisiyle ranta dönüyor.
Sadık yârimiz toprak nasıl ki sınırsız rantçılığın tasallutuna kurban gitti ise, tozu, kabuğu,
kökü, yaprağı dahi ekonomiye bereket, en
başta sağlık kapısı, dostluk yapısı , sözü, süsü, kokusu, hatıraları, tabiatla , hayvanatla
dostluğu edebiyata ve kültüre bereket
olan ahşabın , yapı sahasında o sıcak ve samimi halinden uzaklaşıp sırtını
kültürüne, coğrafyasına halkına dönüp yabancılaşması çok manidardır. Halk
kaliteli, işe yarar yapısal ürünlere ya da ahşap ürünlere rahat ulaşamıyor.
Ulaşsa da rahat alamıyor. İthalat ve yabancılaşma kemendi hem üretici hem tüketici boğazına iyice oturmuş durumda.
Yeni bir DÜNYA
derdinde olan Yeni TÜRKİYE, bu tabloyu görmeden, neşter vurmadan içtimai ve
iktisadi yapının temel taşlarından imari, yapısal sahayı ihya edemeyeceği
aşikardır.
Toplumca yaşanılan
atomizasyon, yabancılaşma ve erozyon süreçleri halkın ve Hakk’ın arzusuna uygun
şekilde Hakça yeniden yapılandırılması elzemdir. Manevi, insani, milli temellerinden biri dahi eksik olduğunda hukuk
nasıl Hakkaniyetsizleşirse, MANEVİ, İNSANİ, MİLLİ umur ve umutları zayıf, dostluk, gönüllülük, işbirliği
ruhundan uzak kalmış kişi, kurum ve
sektörlerde varlığının gereğini yapamaz, halkına değer katamaz, çalışanlarına
dahi bereket, huzur vermez.
İpleri global patronların elinde, kaderi
onların vicdanlarına bağlı olan tüm sahalar içinde ahşap sahası da olmak üzere
ne insanımıza ülkemize samimi, adil ve uzun soluklu değer katmaktan uzaklaşır.
İnsanına olduğu gibi insanlığa da değer vermez üstelik, dünya ekolojik mirasını
bir mirasyedi gibi sinsi sinsi tüketir.
Yeni Dünyayı DOST
ruhlu insanlar, teşekküller ve ülkeler kuracak. Yeni TÜRKİYE halk ve Hakk ile
DOST, hakça işler derdinde olanlarca ihya edilecek. Ufuktaki Yeni TÜRKİYE
bölen, ayrıştıran tüm KİST ik unsurlara karşı kişi kişi, kurum kurum, saha
saha, sektör sektör DOSTLUK GÖNÜLLÜK ve
İŞBİRLİĞİ ruhunu inşa, ihya ve tahkim
ederek tesis olunacak.
Sporu “Spor
DOSTLARI”, Gıdayı “Gıda DOSTLARI”..Sanatı “Sanat DOSTLARI”, Ahşabı da “Ahşap
DOSTLARI” ihya ve inşa edecekler. Gözüne Dolar işareti yansımayan safi
GÖNÜLLÜLER, Anadolu’nun mahir, ehil, liyakatli çocukları DOST luk ruhuyla
bereketli, hayırlı, faydalı, güzel ve iyiye dair her sahada her dairede HERŞEYE
RAĞMEN buluşacaklar.
Tespit ve değerlendirmemi Hoca Nasreddin’in
bakışı ile tamamlıyorum..; un, yağ, şeker, tava, ateş var.. üstelik helvaya sadece Hocanın değil bu kez
herkesin ihtiyaç var.. yeni Türkiye,
yeniden imar için, medeni mirasın şuurunda olan mimarlıktan sanata, sağlıktan
spora, gıdadan ziraate her sahanın ruhunu tanımlayan, akit ve teminat haline
getiren yeni ve YÖNDER bir ANAYASA için
daha ne DURUYOR ? Neyi BEKLİYORUZ ? Muhalefet niçin TERAKKİ (yükseliş) değil de
TAHRİBAT peşinde
Alper BAY / Mimar